Dünya Dışı Varlıklar İle Karşılaşmalar - Temaslar

Çoban Behçet'in Uzaylılarla Karşılaşması
Hürriyet - 18 Aralık 1977





Gürmen Güler - Behçet Bey, uzaylı dostlarınızla irtibatlarınız nasıl oldu?


Behçet Öcal - 1948 yılında, bir meradaydım; öğleden sonra saat iki sularıydı, birden güneş ziyasını kesen bir ziya meydana geldi, renkliydi; başımı kaldırdığım z*man bir saniyede belirli bir taş yığınının içine soba borusu uzunluğunda, beş altı metre gibi gözüktü. Bir saniye içinde taşların içine indi, mermi şeklinde. O z*man tabii uzaylı falan diye köy yerinde hiçbir şey bilmiyorduk, ben top mermisi patlayacak diye bir korku geçirdim. Taş yığını ile ar*mız 40 m. falandı; gemi hiç gözükmedi, indikten sonra gemiyi göremedim fakat geminin indiği yerde 3 kişi meydana geldi, üçü de bir boyda. Şunu düşünebildim; *merika´dan mı, Rusya´dan mı acaba? Türkiye´de o şeyin olmadığını az çok bilmiyorduk; fakat ben bunu içten geçirirken dediler, biz filan yerden geliyoruz, hiç korkma; göğüslerinde cep aynası büyüklüğünde bir zincire bağlı, bel kemeriyle irtibatlı, daktilo tuşları gibi incecik, sim parıltılı, kıvıl kıvıl üçününkü de hiç durmadan çalışıyor. İçimde o an hiç korku kalmadı, o ferahlığı hiç daha görmemiştim; huzur diyelim; Neticede bize aktardılar şeylerini, aldık. Biz bunu senelerce çok gizledik, çok gizledim ki, o z*man hiç şey yapılmazdı; cin şeytan diye birşey vardı, herkes bunu düşünür, bu korkuyla kimseye aç*madık, çok yıllar geçti aradan. *mc*mız Eskişehir mıntıka *miriydi, dedi ne yapıyorsun falan filan, durumu açtık, dedi bunu ne yapacaksın, hiç dedim. Böyle şeylerin varsa, Nasa´ya filan, dış devletlere gönderelim dedi. Hayır *mca, dedim, böyle şey istemiyorum, 77´ye kadar biz bunu sakladık. 77 Aralık´da bir general ile, ben o z*manlar Bahçelievler´deydim; Hürriyet´e gittik; bize dediler ki; uzaylı gördük, uzaylılarla görüştük, konuştuk, gemilerini gördük diyenleri bastık, gazetemiz kirlendi; artık böyle şeyleri basmıyoruz. Peki, Beyefendi dedim; ber yer dünyasında hiç görülmemiş, şurdan burdan alınm*mış .irşey getirsem basar mısınız? Dedi ki, filan gün bizi ara, grup toplantımız var, İstanbul´dan bir profesör gelecek, o gün gelebilir misiniz? Hay hay, dedik, dedikleri gün vardık, çıkarttık, açtık, dağıttı, hepsi üşüşüp baktılar...

GG - Evren haritasını nasıl çizmiştiniz?

BÖ - Onu bir gece evde, odada elektrik yoktu, bizim hanım l*mba tutmak şartıyla çizildi, yardımcım vardı, kimse çizemez; orda da profesör dedi ki; İstanbul´dan gelen; bunu basarız, bravo Türkiye için, Türkiye´den böyle dış devletlere kainatın haritası çizilmiş ne mutlu, bu imkansız bir kişinin çizmesi... üzerindeki işlem dediler, kıl kadar hata olm*ması ve bastılar; 77 Aralık´da pazar günü çıkmıştı Hürriyet´te.

GG - Ondan sonra dev*m ediyor mu? Uçan dairelerle temaslar?

BÖ - Temaslar, evet çığırttığımda. istediğimde o girişime girdiğimde temaslar aynen dev*m ediyor.

GG - Bir kitap mevzuu vardı?

BÖ - Kitap, 4 yıldır uğaşıyoruz fakat bazı nedenlerden ol*madı; bu yüzden gecikti... GG - Doğayı doğa yapa enerjidir diyordunuz, nedir bu enerji sizce?

BÖ - Enerji, bizim Tanrı olarak kabul ediyoruz.

GG - Doğa enerjisi ile beyin enerjisini birleştirmek için çok çalıştım buyurdunuz; bu nasıl bir çalışmadır?

BÖ - ....sinir sistemine sirayet edinceye kadar doğa enerjisine saat ayırdım, muayyen saatlerde, iki üç saat daima beyin enerjimi doğa enerjisinin derinlerine kadar sokmayı istedim, sinir sistemime işledikten sonra herhangi bir arzuda bulunduğum z*man mesela bir laleyi görmek istedim; sinir sistemine laliye aldırtıktan sonra laleyi gördüm. Anlatabildim mi, bilmiyorum?

GG - Uzaydan geldiğini söylediğiniz o üç kişi malumat ilettiler dediniz? Bu ilişki ne şekilde oldu?

BÖ - Ben konuşmadım, onlar bana şey yaptılar; Türkçe konuştular; ar*mız 40 m. yanımda gibiydi.

GG - Bu üç kişinin fizik yapısı nasıldı?

BÖ - Biz insanlar gibi, fakat tür değişik, boyları da ;üçü de aynı boydaydı.

GG - Evren haritasında diğer uygarlıkların nerelerde olduğunu gösteren malumat var mı? Size bu haritayı çizdirmenin nedeni nedir?

BÖ - Bütün galaksiler önce kainat haritasına alınmıştır sonra gezegenler... bilmediğimiz isimlerin hepsi yazılıdır; kainat haritasının içindeki oluşumun hepsi yazılıdır.

GG - O adları öğrenmek istemiyorum; o adlar bizim dilimize benzer kelimelerden mi yoksa yabancı mı?

BÖ - Mesela Hulvis gezegeni diyor; *ma o bizce Hulvis değil, Venüs diye isimlendiriliyor... benzer başka gezegenler de öyle *ma konuşması Türkçe *ma ben bir İngiliz olsaydım muhakkak ki İngilizce konuşacaktı...

GG - Özellikle o alet...

BÖ - Evet, farkındayım; tekrar görüştüğümüzde değişmişti alet; fincan ağzı gibiydi...

GG - Cinsiyet farkı var mıydı?

BÖ - Benim gördüğüm erkekti, tabii kapalı kendilerine göre elbiseleri vardı. Erkek, görünüşte saçın kesimi çok çıplak, kabak kesim...

GG - İlk görüşmenizden sonra, ayrılışlarını görebildiniz mi? Nasıl ayrıldılar?

BÖ - Ondan sonra bir darbe oldu; *mc*m hastaneye g*türmüştü... zaten avucunu kaldırdığı z*man ben kendimi porselen gibi kırıldım zannettim, yerde gördüm... ortadaki avucunu kaldırınca birşey çarpmış gibi şey yaptım; deriler falan benim kavladı, döküldü... doktor çarpılmış dedi; dediğim gibi cin, şeytan gibi isimler takmayalım kendimize bile bile...

GG - Siz istediğiniz z*man onlarla temas kurabiliyormusunuz?

BÖ - Tabii, düşünce yoluyla istediğim z*man temas kurabiliyorum. Demin anlattığım gibi o girişime gireyim; mesela kaç gün, 30 gün o girişime girerim... bütün sinir sistemine yerleştirdikten sonra o şeyi kurarız.

GG - ELbiseleri merak ettim; bir de o alet konuşmaları için miydi? Arzın atmosferine uyum sağlak için olabilir, telepatiyle verdiğine göre?

BÖ - Elbiseleri resimde var0 86´da birşey çıkacak, tabii inanılacak birşey değil; bu yer dünyasında olm*mış... diğer devletler bu gün için biliyorlar; onların ellerindeki plan çok güçlüdür... 1986 yılında bir gezegenden bir canlı şey yapılacak... zaten bizin güneş sistemindeki gezegenlerde, bir tanesinde yapılıyor bir gezegende...

GG - Peki, sonra görüşmeniz nasıl oldu?

BÖ - Karşı karşıya deği... temasla zaten biz bu yapımları da çalışma od*mda bir sinema şeyi gibi karşıma inerdi, gece yapıldı, bu yapımlar gündüz katiyyen yapılmadı; ilk görüşmede karşı karşıya idik...

GG - Bir daha gözükmediler mi?

BÖ - Yok.

(Burada konukların arasında bulunan spiritüalist yazar Baykur Bilgin söz alıyor ve soruyor

BB - Buyurdunuz ki. evrendeki tüm galaksilerin adını yazdık. Şimdi öyle bir tablo çıkıyor ki, sayısı milyarları aşan gezegenlerin adlarını... Halen haritanızda milyarlarca isim mi vardır veya nasıl sığdırdınız?

BÖ - Şimdi biz galaksilerin şeyini yazdık... işte o iç gezegenleri aldık... diğer galaksilerin iç gezegeniyle bizim galaksimizin iç gezegenleri...

BB - *ma bizim galaksimizin 100 milyar...

BÖ - Her neyse, biz ismi geçenleri aldık.

BB - Peki, evrendeki deyince... onu anlay*madım?

BÖ - Yok milyarlarca değil efendim sadece iç gezegenlerin ismi... belki ben orda yanlış söyledim...

(Başka bir konuk söz alıyor ve soruyor.)

TB - Neden ben dediniz mi?

BÖ - Yani bütün yer dünyasında neden siz şey oldunuz, böyle mi sorarsınız... bizde ırsi olarak var, sadece bende değil, daha evvel atalarımızda da görülmüştür *ma duyurulm*mıştır, dev*m edip gelmiştir.

TB - Onlarla ne gibi olaylar oluyor? Bilginiz var mı?

BÖ - Resmen gelipte bir Hızır gibi. Hızır dedikleri var ya, Hızır gibi görüşme şeklinde görüşülüyor... herhangi birşey olmadan, başına gelmeden, önceden söyleniyor rüyasında...

GG - Uzaylıların araçla gezdirdikleri olaylar anlatılıyor, böyle bir şey yaşardınız mı?

BÖ - Böyle bir şey oldu; Işık hızından hızlıydılar. başka gemiler de gördük, bizden hızlı... gezegene gittik...

GG - Sonra o gezegene gittiniz mi?

BÖ - Evet, gezegene indik.

GG - Orada ne yaptınız, ne konuştunuz?

BÖ - Demin de söylediğim gibi bir anda yapılacak şey değil. Bir kitap yazıyoruz, bu yönden bazı şeyleri, sizleri tatmin edecek konuşm*mızın olmadığının nedeni, kendimizi bazı yerden çektiğimiz için kelimeler düüşük çıkıyor. Ben biliyorum, kaçınıyorum mecburen. Bu anda vezinler de tutmuyor, kelmeler de. O z*man çok değişiyor, biz tabii kitaba göre çok şeylerden kaçınıyoruz, mecburiyetinde kalıyoruz, bunu biliyoruz, aslında ben hiç konuşmayacaktım fakat ısrarla bir kaç şey yaptık...

Bu konuşmaya karşın Behçet Öcal, 18 Aralık 1977 tarihle Hürriyet´te daha farklı konuşuyordu; "Ürktüm, bütün vücuduma binlerce toplu iğne batıyordu sanki, top mermisini andırır parlak bir ışıktı, içinden biri kadın, üç kişi çıktı. Bana bir şey yapmayacaklarını, başka dünyalardan geldiklerini söylediler, neresi olduğunu açıkl*madılar, bana sık sık görüneceklerini ve resimler göndereceklerini söyleyerek geldikleri gibi gittiler... bu haritada göremediğiniz, ışık ve renk ayrımı yapabilen bir cihazın altına tutulduğunda görülebilecek dünyalar da çizilmiştir. Haritada belirttiğim üzre, evrenin merkezi Kür´dür, Kür Sistemi´nin patl*masıyla evren oluşmuştur. Bizim güneş sistemimizin yanısıra, öteki sistemlerin adları, Morikon, Hulviz, Cemkon, Lev, Morsanit, Lakit ve Ars´dır..." Haluk E. Sarıkaya, haritada Güneş Sistemi´nin 5 cm. çapında bir dairenin içine sığdırıldığını, bunun dahi eğitimsiz bir çoban için başarı olduğunu yazıyordu. Behçet Öcal, görmüş olduğu UFO´nun eskizleriyle birlikte, başka çizimleri ve uzaylıların kendisine açıkl*mış olduğu bilgiyi içeren bir kitabın bulunduğunu ve bunu incelemek için bilim ad*mlarına teslim edebileceğini de ekliyordu.

Resim Türkiye Ufo Raporu Kitabından 







Mustafa Nar'ın Uzaylıyla Karşılaşması
20 Temmuz 1977 Haçgediği Yaylası Mersin-Türkiye


Gözlemin daha doğrusu karşılaşmanın tanığı Mustafa Nar söz konusu gece havanın bunaltıcı olması nedeniyle bir tepenin en yüksek noktasında yer alan evinde değil dışarıda açık havada uyumayı tercih etmişti

Sabaha karşı 03:00 civarında aniden uyandı başını çevirip sol tarafa baktığında kendisiyle aynı seviyede ve yattığı noktadan 20 metre kadar uzaklıkta havada asılı duran cismi gördü cismi iki porselen tabağın ağız ağıza getirilmesine benzeterek tanımlıyordu üzerinde pencere yada kapı benzeri bir şekil yoktu ışık kaynağı ay ışığı renginde parlıyordu

Mustafa Nar heyecanlanmamaya çalışarak bu defa başını evinin bulunduğu yöne çevirdi ve cismi gördüğünden beri nefes alamadığını fark etti tam o sırada evin köşesinden garip bir varlığın kendisine baktığını gördü varlıkta sanki onun kendisine baktığını anlamış gibi Mustafa Nar'ın ayak ucuna 2 metre kadar yakınına geldi sonrada iri gözleriyle Nar'ı incelemeye başladı

Varlığın başında diken yada antene benzer çıkıntılar vardı bacaklarının olması gereken yerde sarılmış bobin türünde metal bir bölüm bulunuyordu üstelik sarmal borunun içi boştu boşluktan çıkan hava yada rüzgarda etraftaki otlar dallar uçuşmaya başladılar ziyaretçi yerden bir karış kadar havada rahatça durabiliyordu bu arada arı vızıltısına benzer bir ses çıkarmaya başladı kaya-ak Mustafa Nar'ın tam üzerine kadar geldi 4-5 saniye göğsünün üstünde havada durduktan sonra yeniden havada kaya-ak uzaklaştı

Mustafa Nar yaşadığı panik içinde ne yaratığa nede garip cisme bakamadı büyük bir telaş içinde koşarak evine girdi

Yaşadığı bu ilginç olay Türkiye'nin ilk ufo dergisi olan "Planet Dergisinin 1982 yılında çıkan 16, sayısında yayınlandı



Joao' nun korkunç ölümü 


Şubat 1946 Sao Paulo- Brezilya






Ufoloji tarihinde çok az rastlanan ve bir dünyalının ölümüyle sonuçlanan bu olay alıştığımız gözlem raporlarından çok dehşet verici bir korku filmini hatırlatıyor

Kendisinden Tanık yerine kurban olarak bahsedeceğimiZ Joao o zamanlar 40 yaşlarındaydı Tarım ve Ticaretle uğraşan sağlıklı bir kimseydi olay günü o zamanlar 39 yaşında olan ve 1972 de hala yaşayan arkadaşı Salvador dos Santos’la birlikte balık avına gitmişti

Joao'nun karısı ve çocukları karnaval eğlencelerine katıldığı için geri döndüğünde rahatça girebilmek amacıyla pencereleri açık bırakmalarını istemişti Akşam saat 19:00 civarında havanın güzelliğine karşın etrfa inen sis nedeniyle iki arkadaş evlerine dönmeye karar verip ayrı yönlere gitmek üzere birbirlerinden ayrıldılar. Tam bir saat sonra Joao dehşet içinde ve bağırarak kız kardeşinin evine gitti . pencereden evine girmeye çalışırken içeriden gelen ve gözleri kör edecek kadar kuvvetli bir ışık kaynağına maruz kaldığını başını elleriyle korumaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını söyledi daha sonra yere düşmüş ancak şuuru yerinde kalarak birkaç dakika kıpırdamadan beklemişti ardından yardım istemek amacıyla yaşadığı köyün merkezine doğru koşmaya başladı…

İlk anda davranışları normal görünüyordu kızkardeşi Maria hemen komşularını çağırdı bu arada joao hiç durmadan hikayeyi yeniden anlatıyordu yüz,baş,kollar,bacaklar gibi vücudunun açıkta kalan bölgelerinde herhangi bir yanık izi yoktu ancak hala atlatamadığı şokla gözlerini kocamanaçmış yüksek sesle olayı tekrarlıyordu..

Birkaç saniye sonrada kabus başladı …..Joao’nun sanki derisi incelmiş ve deri altındaki etleri görünür hale gelmişti saatlerce suda haşlanmış et parçaları gibi görünüyordu …Sonra etler kemiklerden ayrılıp düşmeye başladı .!!!..
Çene ,Göğüs,Kollar,Eller,Parmaklar,bacakla rın alt kısımları, Ayaklar ve Ayak Parmakları, parçalara ayrılıp düşüyordu bazı et parçaları kemiklere yapışık halde sallanıyordu Bir kaç saniye içinde öyle korkunç şeyler olmaya başlamıştıki hiç kimse Joao'ya dokunmaya cesaret edemiyordu yinede bilincini kaybetmemişti ve bu korkunç duruma rağmen acı hissetmiyordu ardından dudakları,burnuda düştü Gözleri yuvalarından fırlamış , artık yerinde olmayan ağzıyla anlaşılamayan sözcükler mırıldanıyordu , giderek bunlar hırıltılara dönüştü

Bu karışıklık içinde yakınları Joao'yu bir arabaya koyup yardım istemek amacıyla en yakın sağlık kuruluşuna g*türmeye karar verdiler ama ne yazıkki Joao yola dayanamaya-ak vefat etti son anlarına kadar sanki başına gelen korkunç olayı anlatmak istercesine boğazından çıkan korkunç hırıltılarla çevresindekilere ulaşmaya çalışıyordu....

Geride otopsi yapılacak ceset bile kalmamıştı dönemin ve şartların getirdiği bilgisizlik sonucu ölüm nedeni vücuttaki ağır yanıklar olarak bildirildi polis araştırma yaptıysada sonuca varamadı Tek ipi ucu vardı
o da yakın çevrede yaşayan köylü halkın olay gecesi gökyüzünde garip ışıklar görmeleriydi ...Joao kızkardeşine anlattığı kadarıyla UFO benzeri bir cisim görmemiş sadece kendi evinden çıkan güçlü ışık kaynağı nedeniyle ölmüştü

Dahası o yıllarda resmi Ufoloji henüz doğmamıştı bile.....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder