28 Kasım 2011 Pazartesi

Galaktik Federasyon Ve Galaktik Işık Federasyonu Arasındaki Fark


Bildiri “Bir Konuyu Açıklığa Kavuşturmak”



“Bir Konuyu Açıklığa Kavuşturmak” bildirisinde, Andromeda Konseyi temsilcisi Tolec şunları yazıyor,

“Uzaydaki çeşitli dünya dışı organizasyonların bazıları hakkında kafası karışmış olan insanlar için, bir konuyu açıklığa kavuşturacağım.”

“Uzayda birçok ‘konseyler’ veya bir araya gelmiş yıldız sistemleri & gezegenler vardır. Bunların çoğu Dünyayı ziyaret etti, Dünyayı ziyaret etmeye devam ediyor ve Dünyayı ziyaret etmekten çok daha fazlasını yaptılar. Her biri kendi çıkarlarına ve ‘gündemlerine’ sahiptir.

“Bu nedenle berraklık sağlamak için, aşağıdaki bilginin yardımcı olacağına inanıyorum. Lütfen bunu tüm bütünlüğünde okuyun. Andromeda Konseyi’nin Dünyaya, insanlığa en yüksek & en iyi ilgisinin gerçeklerini ortaya koyuyor. Burada not etmeye değer bazı yeni gerçekler var. Lütfen yıllar açısından “tarihlere” yakın dikkat gösterin. Ve elbette aşağıdakileri okurken nasıl hissettiğiniz ile ilgili kendi içsel rehberliğinizi, ayırt edişinizi kullanın.



Andromeda Konseyi


“Andromeda Konseyi (Konsey) üye yıldız sistemleri ve gezegenlerinin galaksiler arası yönetim kuruludur. Bazıları 3 ncü ve esaseb 4 ncü, 5 nci & 6 ncı boyut olan dünyalardan, insanlardan ve varlıklardan oluşur. Çeşitli renklerde, boyutlarda ve ırklarda olsalar da bu insanlar çok insandır, evrimini farklı aşamalarındadırlar. Bu, kozmosta hakim olan yaşam formudur. Andromeda Konseyinin 12 kıdemli yönetici üyesi vardır. Bu yönetici üyelerin hangi yıldız sistemlerinden & gezegenlerden olduğunu Andromeda Konseyi websitesinde okuyabilirsiniz:

http://www.andromedacouncil.com/about.html

“Konseyin kendisi Dünya yılları ile ölçüldüğünde yaklaşık 20,000 yıldır organize olmaktadır.”

“Konseyin kendisi orijinal olarak yaratılan yönetici yasaları & talimatları ile sorumludur ve gerekli olduğunda kendi üye yıldız sistemleri & gezegenler tarafından bu yasalar & talimatlar değiştirilir.”

Başka otorite yoktur.

“Konsey aldığı kararlarda & yaptığı eylemlerde çok dikkatlidir ve çok tedbirlidir. Onun yönetimi en yüksek derecede özenli, kesin galaksiler arası standartlar, etikler & protokoller ile yönlendirilir, ölçülür ve bunlara sadık kalınır. Aldığı her karar çok dikkatlidir ve düşünülmüştür.”

“En önemlisi, Dünya insanları da dahil tüm hissedebilir zeki yaşamın özünde olan egemenliğine & özgürlüğüne değer verir. Bu, Konseyin kesinlikle insanlığın haklarına, kendi büyüme ve evrimi için her insanın özgür irade seçimine, en uygun olan kararları almasına kesinlikle değer verdiği anlamına gelir.”

Uzaydaki Savaşı Kazanıp Draco & Hydra Reptilianlar ve Orion Gri İttifakını Yendikten Sonra Andromeda Konseyinin Dünyada Çalışmaya Devam Etmesinin Nedenleri

“Konsey Ağustos’un sonlarından bu yana Procyon yıldız sistemindeki insanlarımızın çalışmalarının kanıtlarının gösterdiği gibi çok meşgul idi. Dünyadaki kalan Reptilianları & Grileri temizlemek için Virginia, Colorado, New Mexico, Nevada ve diğer yerlerdeki yer altı üslerini & tünel sistemlerini yok etmek üzere oldukça yön belirleyici, oldukça odaklanmış sonic ışınlar kullandılar. Ben, Tolec şimdiye dek 6 haftadır bunu anlatıyorum. Ayrıca şimdi kalan yer altı & denizaltı Reptilian & Gri operasyon üslerini temizlemek için gezegeninizdeki diğer bölgelerde çalışıyoruz. Ama, ABD bölgesi bu kötücül varlıkların en yüksek yoğunlukta oldukları yerler idi. Önce bunları ele almak gerekliydi. İş tamamlandı.”

“Bu nedenle, özgürlüğünüz için savaşarak uzaydaki savaşa eşi görülmemiş şekilde dahil olmamızdan bu yana ilk kaygımız her zaman Dünya insanlarının yaşamlarının özgür olması, güvende olması, sevgi dolu olması ve korunmuş olması idi... gezegeninizdeki her insan kendi yaşam yolculuğunu yaparken. Buna dahil olmamızın ilk nedeni ve hala da öyledir, kesin olarak saf dışı bırakmaktı. Dünyayı ve uzun süredir riskte olan insanlarını yönetme & manipüle etme devam eden girişimlerinde kötücül Reptilianların & Grilerin bozduğu, karıştırdığı şeyleri bertaraf etmek. Şimdi, dünyanızdan bu kötücül varlıkların temizlenmesi için gereksinim duyduğu son ‘temizlik’ yardımını sağlamak için insanlık adına çalışıyoruz. Dünyanın & insanlığın özgür olmaya hakkı var. Özgür & egemen olmaya hakkınız var… ve sizi bekleyen yeni 4 ncü boyut dünyasının huzurunun, ihtişamının & güzelliğinin keyfini çıkarmaya hakkınız var.

“Ayrıca, doğru zaman geldiğinde arzu ettiğiniz bilgileri veya yardımı sunmak için ‘kişisel olarak’ sizin için burada olacağız… Dünya & insanları 4 ncü boyut yaşamına evrimleşirken yapacağınız seçimlere dayanarak. 4B yaşama evrimleşmek için, bu gerçekleşirken burada Dünyada sadece bunu deneyimleyin. Basit. Kusursuz. Direkt. Başka bir şey yok.

Galaktik Federasyon


“Andromeda Konseyinin 10 kıdemli üyesini bulunduran uzun süre önce oluşturulan ‘Galaktik Federasyon’ Tau Ceti yıldız sisteminde yerleşiktir.”

“Dünya yılıyla yaklaşık 5,000 yıldır Andromeda Konseyinin resmi üyesi olmuştur. Galaktik Federasyonun kendi Başkanı & Başkan yardımcısı ve 5 konsey üyesi vardır: yüksek rütbeli bir Komutan, eşdeğer tıbbi Amiral, Kıdemli xenobiologist (dünya dışı yaşam formlarını inceleyen biyolog), Eğitim kurulu Başkanı ve Yüksek Seviyeli bir Diplomat.”

“Galaktik Federasyona katılmakla ilgilenen gezegenler için, onun başlıca ilgileri şunlardır: ticaret, eğitim, genelde uzayın keşfi ve insanların birbirlerinin arasında yaşayabilmeleri ve gerçek sosyal, kültürel, dil öğrenimi ve bilgi değişimi deneyimine sahip olmaları için başka dünyalara özel yolculuklar.”

“Galaktik Federasyon yaklaşık 140 yıldız sistemi ve 300 gezegenden oluşmaktadır. Kendi ilgilerinin peşinde olan gezegenlerin Galaktik Federasyona katılmaları veya çıkmaları ile gezegenlerin bu sayısı artar ve azalır.”

“Galaktik Işık Federasyonu (Galactic Federation of Light), ayrıca Galaktik Işık Konfederasyonu olarak da bilinir”

“Galaktik Işık Federasyonu” veya “Galaktik Işık Konfederasyonu” hakkında bildiğim şey, onun Dünyaya bağlantılarla Sirius yıldız sisteminde yerleşik olduğudur.”



“Açıklığa Kavuşturma & Farkı Ayırt Etme”

“Yukarıdaki 2 organizasyon hakkında açıklığa kavuşturma & farkı ayırt etme amacı için çok berrak, yerinde ve anlaşılır olmak için, Andromeda Konsey toplantılarının çoğunun yapıldığı ana biyosferin Komutanına Konseyin Galaktik Işık Federasyonu hakkında ne bildiğini dün sordum:

“bu noktadan itibaren kelimesi kelimesine Komutanın söylediklerini yazacağım. Lütfen not edin, o Andromeda Konseyinin tüm desteğine sahiptir.

“…Galaktik Işık Federasyonu, onları biliyoruz. Yaklaşık 1,000 yıldır ortalardalar. Evet, Sirius’ta yerleşikler. Küçük olarak başladılar ve hala gruplarına dahil olan çok sınırlı gezegenler var. Onlar Andromeda Konseyinin üyesi değiller. Onlarla bir ilgimiz yok.”

Ve hayır, Galaktik Işık Federasyonu Galaktik Federasyon değil. Kesinlikle değil.”


“Komutana Galaktik Işık Federasyonu üyeleriyle uzayda veya burada Dünya gezegeninde muhtemel işbirliği hakkında sordum ve işte söyledikleri:

“…hayır, hayır. Galaktik Işık Federasyonu ile işbirliği yapmıyoruz. Ne de Galaktik Işık Federasyonun parçası veya üyesi olan herhangi bir yıldız sistemi veya gezegen ile işbirliği yapmıyoruz. Hayır.


Özet

“Bitirirken, henüz anlattığım bilgilere yeni uyanan Dünya insanları için bazen bu kafa karıştırıcı olabilir. Ama böyle olmak zorunda değil. Bunu basit tutmak için her zaman elimden geleni yaptım.

Doğru miktarda ayrıntı, tanımlamalar ve açıklık ile hangi bilginin sizin için doğru olduğunu daha iyi ayırt edebilirsiniz. Buna göre hareket edin.

“Evriminizdeki 4 ncü boyut insan olma adımını kolaylıkla, dinginlikle, zarafetle & huzurla atmanızı dilerim. Bunların hepsi size bağlı.

“Size yolunuzda, yaşam yolculuğunuzda huzur diliyorum.”

Andromeda Konseyi websitesi


www.andromedacouncil.com

exopolitics@exopolitics.com

http://www.kosulsuz-sevgi.com/kanal-mesajlari/andromeda-mesajlar/andromeda-konseyi-11-11-11-4-ncu-boyut-insan-olarak-yasam-hakkindaki-gercekler-2/



27 Kasım 2011 Pazar

Aşılar ve Karanlık Güçler

Aşılar ve Karanlık Güçler



10 Ağustos 2009 Şimdi girdiğiniz tehlikeli ve güvenilmez (gizli tehlikelerle dolu) bir geçit ile ilgili konuşmayı diliyoruz. Kaotik Düğümleri tartıştığımız son mesajımızda bundan bahsettik. Bizim perspektifimizden bu tür bir kaosun tezahür etmesine yaklaşıyorsunuz. Bunun birçok nedeni var, bunları keşfetmeyi diliyoruz. Ama önce insan bilincinin egemenliğine (hakimiyetine) olan inancımızı onaylamayı diliyoruz.

Yazgılarınız önünüzde ortaya çıkarken bile, bunları bireysel ve kollektif olarak değiştirebileceğinize inanıyoruz. Bu nedenle, bu mesaj bir kötü son mesajı değil, hazır bulunmaya ve spiritüel üstatlığa bir çağrıdır. Gördüğümüz üzere, genel olarak “domuz gribi” olarak adlandırılan H1N1 Virüsü genetik olarak düzenlendi ve yaratıldı. Bu doğal bir mutasyon değildir. Bu, sizi kontrol etmek ve manipüle etmek için hükümetlerinizin arkasındaki gizli güçlerin bilinçli teşebbüsüdür.

Bu sosyal bir deneydir, başarılı olurlarsa korkunç sonuçları olan bir deneydir. Virüs ile ilgili bilginin yalanları, yarı – gerçekleri ve manipülasyonları çok karışıktır, zor anlaşılırdır. Ancak sonuç ne olursa olsun, bunun insan bilinci tarafından başlatılmış olduğu bizim için açıktır. Ve ayrıca bunun sadece insan bilinci tarafından iptal edilebileceği (bozulabileceği) de bizim için aşikardır. Hayatta kalma korkusu manipüle etmek için kullanılan en büyük taktiklerden biridir ve bu karanlık güçler bundan sonraki birkaç ay bu korkunun artmasını sağlamak için ellerindeki her aracı kullanacaklar. Spiritüel üstatlar olarak göreviniz bu kollektif zihin kontrolünü aşmak ve meydana gelecek olan kaosta kendi kişisel yolunuzu bulmaktır.

Bunu nasıl yapacağınız ile ilgili belirli yönergeler yoktur. Bu size ve ayırt etme kapasitenize bağlıdır. Bizim perspektifimizden, sosyal bilincinizin dokusunda bir çatlağın ortaya çıkması olarak görünüyor. Korkunun tarafını tutacak olan ve aşıları da içeren, ama aşılarla sınırlı olmayan radikal eylemlerin alınmasında ısrar edenler vardır. Her biriniz bununla ilgili kendi kararlarınızı vermelisiniz, çünkü bedenlerde yaşayan sizlersiniz ve en çok etkilenecek olan sizsiniz. Ancak bizim perspektifimizden, bu aşıları yüksek derecede kuşkulu gördüğümüzü söylemeliyiz. Bunlar kirletilmiştir.

Bu aşılar korumazlar. Aslında, birçok insanın sağlığına zarar verirler ve “nano teknoloji” adı verilen emekleme dönemindeki bilimsel alandan formüle edilmiş zihin kontrol cihazları içerirler. Tekrar, bu durumda ne yapmanız veya yapmamanız ile ilgili size tavsiyede bulunamayız ve bulunmayacağız. Bu sizin bağımsız seçiminizdir. Biz sadece gördüğümüz şeyi ve durumu nasıl gördüğümüzü bildiriyoruz. Ekonomik problemleriniz bitmedi. Ekonominizin bazı unsurları, ekonomik gücün dizginlerini ellerinde tutanların kapalı kapılar arkasındaki sinsi eylemleriyle stabilize edildi. Ama sistem zaman bombaları ile delik deşik ediliyor ve artan ekonomik bunalımın stresi kaosa eklenecek. Siz kaotik düğümler olarak tanımladığımız şeye yaklaşırken, tırmanacak olan birçok başka unsurlar vardır.

Ancak bu mesajın ana amacı şu anda önünüzde olan güvenilmez ve tehlikeli geçitte bir gidiş yolu sunmaktır. Bunlar yüreksiz olma zamanları değildir. Bunlar en büyük cesaret, içgörü ve sezgi rezervlerinizi talep edeceğiniz zamanlardır. Sözlerimiz zamanın gerçeğini hissedenler içindir. Eğer size söylediklerimiz sizin için çok inanılmaz ise, okumaya devam etmenizin bir anlamı yok. Sözlerimiz zamanın geldiğini, gerçek üstatlığa ihtiyacın geldiğini bilenleriniz içindir. Zihinlerinizde ve kalplerinizde hangi korkular olursa olsun, içinizde cesaretin yükseleceğini biliyorsunuz, çünkü tüm yaşam sizin seçimlerinize bağlıdır.

Kollektif zihin kontrolü vasıtasıyla korku artarken, bunu aşmanız ve medya, sosyal baskı, olası hükümet etkileşimleri ve müdahaleleri vasıtasıyla başınızı çevirdiğiniz her yerde size açılacak olan yanlış bilgi koridorlarını bypass etmeniz çok önemlidir, aslında zorunludur. Önceki birçok iletişimimizde bunu başarmanın çeşitli araçları ile ilgili konuşmuştuk. “Esriklik ve Kalp”, “Denge Holonu” ve özellikle “Yükseliş Holonu” mesajlarından bahsediyoruz.

Bunlar tekniklerdir, zihin için içsel teknolojiler. Zihin kontrolünü aşmanıza yardımcı olabilirler ve olacaklardır. Ama tartışmak istediğimiz daha basit yöntemler vardır. Bunlar en temel doğanızın veçheleridir. Bu “sırların sırrı” oldukça basittir, sizler yaratıcı varlıklarsınız (hem insan hem ilahi). Doğanız ile ilgili bu bilgi dinleriniz ve bazı felsefeleriniz tarafından sizden kasten gizlendi. Bu sırlar yasak meyvelerdir, çünkü bunların niteliğinde olsaydınız, materyallikte yaşarken bile kendi ilahiliğinizi bilgisini elde ederdiniz. Tam bu anda ve yaşamınızın her anında geleceğinizi yarattığınızın bilgisini elde ederdiniz: düşünceleriniz ve hisleriniz vasıtasıyla ve kendiniz ve başkaları ile ilgili ne düşündüğünüzü ve hissettiğinizi seçerek. Sırların sırrı” sizi insan sınırlarının hapishanesinden özgürleştirir.

Zamanınızın, mekanınızın ve durumunuzun kısıtlamalarından özgürleştirir. Bunu, kendi zihninizin giriş kapısını açarak, zihninizi kendi bencil amaçları için insanın kaderini manipüle eden o güçler tarafından size yansıtılan zihinsel mahpusluktan özgürleştirerek yapar. “Sırların Sırrı”nın dört veçhesi vardır. Birincisi spiritüel içgörü veya vizyon elde etme yeteneğinizdir, örneğin size yansıtılan yalanları görebilme. Ve en büyük karanlıkta bile “doğru yolu” görebilmektir. İkincisi hissetme yeteneğinizdir. Bu, sırların özüdür. En büyük hazinenizdir, ayrıca en büyük tereddütünüzdür. Sizi kontrol ve manipüle etmek isteyenler bu dondurucu veya felç edici, düşük duygusal spektrumda olan şeyleri hissetme yeteneğinizin onların amacına hizmet edeceğini biliyorlar. Üçüncü veçhe gerçeğinizi söyleme yeteneğinizdir. Birçoğunuz için gelen zamanlar, etrafınızdakiler için tamamen karşıt olduğunda bile, gerçeğinizi berrak şekilde konuşmanızı talep edecek. Ve dördüncü veçhe eyleme geçme yeteneğinizdir. Bu dört veçhe bir arada köklenmiştir ve özgürlüğünüzün kaynağıdır.

Kalbinizin doğasında hissetme kapasiteniz var ve bu tüm sırların en derin olanıdır. Çünkü bu titreşim alanınızı değiştirmenizi sağlar ve bu, kollektif zihin kontrolünü aşmanın anahtarıdır. Bu saçma bir biçimde çok basit görünse de, bu sırların esaslı gerçeği sizin sevinç, takdir ve şükran dediğiniz şeydir. Yaşamınızdaki hangi nedenle olursa olsun size sevinç, neşe takdir ve şükran veren her şeyi, durumları, insanları, kendi düşüncelerinizi ve hislerinizi vs keşfedin. Bunu zehirli otların ortasındaki değerli bir bahçe gibi büyütün, çünkü o zaman bu bahçe büyüyecektir ve besin verecektir. Paradoksal olarak birçok seviyelerde (sadece duygusal ve psikolojik olarak değil, spiritüel ve hatta fiziksel olarak), sevincin, takdirin veya şükranın gücü belli bir büyüklüğe veya kuvvete eriştiği zaman, fiziksel realitede tezahürlere neden olabilir.

Ve böylece en karanlık anlarda bile, korkuyu aşmak ve sevinç, takdir ve şükranı büyütmek için spiritüel üstatlığı taşırsanız, beklenmedik mübarek anlar ve durumlar kendilerini size sunar. Ve son olarak, bu karanlık zamanların en büyük saatleriniz olabileceğini söylemeyi diliyoruz. İçinizde Sırların Sırrını taşıyorsunuz. Bunları kullanın. Perdenin ötesinde sizi bekleyen yeni dünyaya geçin. Var olmanın bu yeni boyutuna giden yolunuza hayırlı kutsamalar saçılsın.

Hathorlar

Van Depremi Tektonik Saldırı mı ?




ABD “DEPREM SILAHI” TÜRKİYE’Yİ VURDU

23 Ekim 2011


Bugün Kremlin’de Karadeniz Donanmasından ‘flaş’ bir rapor alındı, buna göre Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine karşılık olarak ABD korkulan “Deprem Silahları”ndan biriyle Türkiye’ye saldırdı.

Bu rapora göre Karadeniz’deki ve civarındaki Rus monitor istasyonları son 36 saatte iyonosferde “hızlı” bir ısınma gözlemeye başladılar, bu ısınma doğu Türkiye’yi vuran 7.3 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce zirveye ulaştı.

İyonosferin ısınmasının, ABD’nin tüm dünyada bulunan ve Alaska’daki ana üslerinden kontrol edilen HAARP tesislerinden çalıştırılan “Deprem Silahlarının belirgin özelliği” olduğunu not etmek önemlidir ve bu silahın en son Mart ayında Japonya’ya karşı kullanıldığı ve 9.0 büyüklüğünde depreme neden olduğu belirlendi.

Rus Donanma İstihbaratı subayları bu saldırının amacının Iraklı Kürt asilerin 4 gün önce 26 Türk askerini öldürmesine karşılık olarak geçen hafta Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine “ciddi şekilde engel olmak” olduğunu söylüyor.

Bu rapor şöyle devam ediyor, ABD’nin “büyük korkusu” Türkiye’nin Irak’a girmesinin daha büyük bir Orta Doğu savaşına yol açacak olması, çünkü Türk ordusu kaynakları İsrail’deki Kürtlerin artan gücünü suçluyor, ama halka “diğer güçler” olarak tanımlıyorlar. 

Amerikan insanlarının bilmediği şey, ABD’nin Irak’ı istilasından kısa süre sonra yüzlerce İsrail Özel Kuvvetler birliklerinin, Türkiye, Suriye ve İran’a karşı bir “kuvvet üssü” inşa etmek için Kuzey Irak’ın Kürt bölgesine akmasıdır. Bu geçen Ağustos’ta İran İsrail’in ayrıca Kuzey Irak’a insansız hava araçları göndermeye başladığını bildirdi. [NOT: Bu üssün fotoğrafları çekilmişti]

Rus istihbarat analisti uzun zamandır Amerika’nın tüm Orta Doğu (bazıları tüm dünya için olduğunu söylüyor) için “master planı”nın tüm bölgeyi kendi orijinal kabile sınırlarına geri bölmek olduğu konusunda uyarmakta. 

ABD “master planın”ın başarısından şüphe edilemez, çünkü son 25 yılda Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Afganistan, Irak ve şimdi de Libya’yı böldüler, planları Türkiye, Suriye, İran ve sonra Suudi Arabistan’ı bölmek. 

Türkiye ABD’nin onları parçalama planının ilk kez 2006’da Roma’daki NATO Savunma Eğitim Merkezindeki söylevde farkına vardı, Amerikan Ordusu Subayı Türkiye’deki 18 şehrin “Kürdistan” olarak gösterildiği bir harita kullandı. Daha sonra ABD Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld bu harita için özür dilese de, bu son saldırı onların gerçek amaçlarını gösteren örneklerden biri.

ABD’nin Türkiye’ye karşı bu saldırısının tüm ayrıntıları henüz değerlendirilmemiş olsa da, Rus Donanma yetkilileri bu raporda daha fazla saldırıların “yakın” olduğunun düşünülmesi gerektiği konusunda Kremlin’i uyardılar.


Konu İle İlgili Video

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=A0Zy061nppg

Rusya - Yeti (Koca Ayak) Gerçeği


Rusya’nın Sibirya bölgesinde yaşadığına inanılan ve araştırmacıların yıllardır izini sürdüğü Yeti’nin (koca ayak) var olup olmadığını araştıran komisyon son kararını vermek üzere.

RUSYA KOCA AYAK UYARISI YAPTI / ARŞİV

Rusya, ABD, Kanada, İsveç ve Estonya’dan araştırmaya katılan bilim insanları, Yeti’nin izini bulmak için Kemerovo’nun Taştagolski kasabasını ve Yeti’nin yaşadığına inanılan Azaski Mağarası’nı inceledi.

Interfax haber ajansının verdiği bilgiye göre, bilim insanları Kemerovo bölgesel idaresi yetkililerine sundukları raporda, “Azaski Mağarası’nda Yeti’nin varlığını kanıtlayan belirleyici delillere ulaşıldığı” ifade edildi.

Raporda, araştırmacıların ayak izleri, Yeti’nin dinlendiği düşünülen yer ve Yeti’nin yaşadığı bölgeyi belirlemek için çizdiği çeşitli işaretler bulunduğu bilgisi verildi. Dahası, Rus bilim insanı Anatoli Fokin’in Yeti’ye ait olduğu düşünülen birkaç saç teli bulduğu belirtildi. Saç ve elde edilen diğer bulguların laboratuarda analiz edileceği açıklandı.

ABD’DEKİ KOCA AYAĞIN BENZERİ Mİ



Yabancı analistler ise Yeti’nin ayak izleriyle, ABD’nin Michigan eyaletinde yaşadığına inanılan yaratığın ayak izlerini karşılaştırdı.

ABD’den gelen veriler de incelendikten sonra, Sibirya’daki araştırmada yer alan İsveçli bilim insanı Ingemar Ramel, “Tüm bulgular değerlendirildiği zaman Kemerovo bölgesinde Yeti’nin varlığının üzde 95 oranında onaylandığını” belirtti.

Yıllardır esrarı çözülmeye çalışılan Yeti, Rusya’nın Şoria Dağı’nın sembolü haline geldi. Kemerovo bölgesinin Taştagolski kasabasında ise en çok satılan turistik eşyalar Yeti ürünleri. Hatta, kayak mevsiminin başlangıcı her yıl Yeti Günü olarak kutlanıyor.


EK OLARAK ŞU BİLGİLERİ VERMEK İSTERİM  

Yeti ve Koca Ayak dedikleriniz, Dünya’daki genetik deneyin erken versiyonlarıdır, başlıca 200,000 yıl önceki Atlantis aşamasından kaynaklanır. Bu varlıklar zekidir, ama genetik olarak noksandır, zarar görmüştür. Bu kocaman formlar işçi insansı hayvanlar yaratmak için, insan DNA’sı ile maymunun DNA’sı kullanılarak genetik olarak yaratıldı; daha büyük zekaya sahip olan, ama beynin bazı bölgelerinin ‘fişini çeken’ genetik tertibat veya aşılamaları olan bir hayvan yaratmak için. Bunlar Atlantis’in ‘diğerleri’ denilenlerin hayatta kalanlarıdır. Bunlar madenlerde, çiftliklerde ve ormanlarda iş gücü için zalimce yaratılan varlıkların kalıntılarıdır. Duyguya ve genişleyen düşünmeye izin veren beyin bölgeleri kendi kodlarında yapay olarak noksan bırakıldı, yine de bu zayıflatılmış yaratıklarda yaşayan, yunuslarda yaşayan aynı kaynaktır; ancak kendi bedenlerinde ifade bulamıyor veya zihinsel olarak belirli sınırların ötesine tekamül edemiyor. Buna rağmen ilahi zekaya sahipler. Sadece fiziksel kuvvet ve hayatta kalma içgüdüsü mekanizmalarında yaşamlarını sürdürebiliyorlar ve büyüyebiliyorlar.

Bu varlıklar Dünya’nın iç boşluklarında yaşamıyor. Onlar mağaralarda, uzak dağlarda, ormanların derinliklerinde ve bataklık arazilerde yaşıyorlar. Onlar geceye özgü varlıklardır. Onlar küçülmekte olan bir ırktır, yani zamanla artık var olmayacaklar. Bu varlıklar insanlardan çok korkuyorlar ve kendi tekamülleri ile ilgili çok büyük üzüntü ve şaşkınlık/utanma deneyimliyorlar. Sizi ihtiyatla izliyorlar, sizin kardeşleriniz olduklarını biliyorlar ve size daha yakın olmak istiyorlar, ama bunu yapamayacaklarını bilecek kadar zekiler. Onların bedenleri uç bölgelerde yaşamak için kalın kıllar ve kalın yağlı deriler geliştirmeye izin vermek üzere gelişti ve burada yaşamlarının son devrini yaşıyorlar. Onların ruhları artık tamamlanmayı istemiyor, çünkü genetik sınırlılıkları tekamül etmelerine izin vermiyor.

Eğer bu varlıklardan birinin gözlerine baksaydınız, büyük bir üzüntü hissederdiniz.


Kaynak Koşulsuz Sevgi - Tıkla

Haarp Teknolojisi; Depremler - Beyin Kontrolü- İklim Değişiklikleri


HAARP TEKNOLOJİSİ ; DEPREMLER,İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ,BEYİN KONTROLÜ


HAARP,Nikola Tesla’nın bulmuş olduğu bir deprem aleti.Tabi bunu geliştirmek ABD’ye kalmış.Aslına bakarsanız Rusya’da Tesla’dan etkilenip 1976’da ‘Ağaçkakan’ projesini inşa etmiştir.Çalıştığı süre zarfında ABD’nin California eyaleti tarihinin en kurak yıllarını yaşamıştır.Bununla kalmayıp iklim değişikliği ve sellere de neden olmuştur.

Radyo dalgalarını inceleyen ABD hükümeti dalgaların Rusya’dan geldiğini fark edince, Rusya’yı iklimleri değiştirmekle suçlamıştır.Bu yüzden 1993 yılında Rusya’daki bu teklonoji durdurulmuştur.

İklimleri değiştirebilecek silahların varlığını kabul eden Birleşmiş Milletler iklim değişikliği için teklonoji üretiminin yasak olduğuna dair bir karar almıştır.



ABD’ye ait olan HAARP Projesi,İyonosfer’in özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska’da Gokana askeri üssü yakınlarında ABD Kara ve Deniz kuvvetlerince gerçekleştirilmektedir.

‘İyonosfer nedir?’ diye soranlara: İyonosfer katman olarak üçüncü katmanda bulunur ve atmosferdeki gazların iyonlara ayrıldığı katmandır ki bu yüzden sıcaklık yüksektir.Özelliği ise; radyo dalgalarını yansıtmaktır.

‘Neden Alaska’daki Gokana askeri üssünde sürdülüyor bu çalışma?’ diye düşünüp araştırdığımda; Alaska’nın dünyadaki elektromanyetik kuşakların özel kesişim bölgesinde bulunduğu ve bu yüzden elektromanyetik alanlarına müdahale edebilmek için en iyi yer olmasından,ayrıca da korunmasının kolay ve gözlerden uzak olmasından dolayı tercih edildiği kanısına varıyorum.

‘Kendime ne gibi sonuçlar doğuruyor,ne işe yarıyor bu HAARP’ diye bir soru yöneltirsem de şu cevabı buluyorum:

1) İklim değişebilir.

2) Kutupları eritebilir ve yerinden oynatabilir.

3) Ozon tabakası ile oynanabilir.

4) Deprem yapılabilir.

5) Okyanus dalgalarını kontrol edebilir.

6) Dünyanın enerji alanları ile oynayarak,insan beyni kontrol altına alınabilir.

7) Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturulabilir.

Ve bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı…

Ancak bana bu maddeler bir şeyi hatırlattı yahu… Küresel Isınma!

Yoksa böyle bir şey yok mu?

Bu sorununda cevabını araştırdım.Sonuç olarak ;




Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchan bir açıklama yapmış; ‘Küresel ısınma iddiasına bağlı olarak dünyanın kuraklaştığına dair somut bir veriye sahip olmadıklarına’dair bir açıklama… Bu varan bir.

Dünyanın en büyük hava durumu kanallarından Weather Channel’in kurucsu küresel ısınma tarihin en büyük yalanıdır demiştir. Bu varan iki.

İngiliz profosörler Stanley Feldman ile Vicant Marks’a göre kutuplar erimiyor,kutup ayıları yok olmuyor ve Maldivler sular altında kalmıyor. Bu da varan üç.

HAARP’a dair daha derinlere inersek;

Projenin resmi amacı İyonosfer’de araştırma yapmak(!) demiştik.

Amerikalı yetkililere göre HAARP’ın amacları;

1) Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek.

2) Denizaltlarında haberleşmeyi kolaylaştırmak.

3) Radar sistemleri geliştirmek.

4) Çok büyük bir bölgede ABD Ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurabilmek.

5) Çok büyük alanlarda petrol,doğalgaz ve mineral kaynaklarını tespit etmek.

6) Cruise Füzeleri (Uçuş süresinin tamamında veya büyük bir kısmında normal bir uçak gibi uçan ama pilotu olmayan güdümlü silah sistemleri) gibi herher türlü saldırıda silahı ve uçakları havada imha etmek.

Ah ne kadar masum amaçlar bunlar.Birleşmiş Milletler ağabey güya izin vermiyor ya ne yapsın canlar.

Birde proje karşıtı bilim adamlarını araştırdığımda karşıma çıkan sonuca göre,HAARP öyle bir güç haline gelebilir ki,elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur.

Proje karşıtlarında biri olan ve dünyanın en ünlü Jeofizikçilerinden Prof. Gordon J.F MacDonald’a göre elektromanyetik daha neler yapabiliyor bir bakalım;

HAARP tesislerinde bulunan antenler sayesinde gökyüzüne elektromanyetik dalgalar veya enerji gönderilmekte, İyonosfer tabakasından geri yansıyan bu dalgalar veya enerji yeryüzünde bulunan bir alıcı anten tarafından emilmektedir.

Böylece alıcı antenlerin kurulduğu yerlerde istenilen afetler oluşturulmaktadır.

1997 yılında ABD Savunma Bakanı William Cohen,Georgi Üniversitesi’nde kurduğu cümlelere göz atarsak;

“…Bazılarının elektromanyetik dalgalar yolu ile iklimleri değiştirme,deprem yapabilme (yaratmak Allah’a mahsustur),volkanları harekete geçirme yeteneğine sahip silahlar geliştirdiğini biliyoruz.”

Zamanında Rusya, ABD’ye ‘Ağaçkakan’ açınca ABD’de Rusya’ya HAARP açtı.

Rusya’da hava sıcaklığı 40 dereceyi seyredince bilim adamları boğdurucu yazdan ABD’yi sorumlu tutmaya başladı.

Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Fakültesi hocalarından Georgi Vasilyev, ABD’nin çalışmakta olduğu Alaska’daki HAARP İstasyonu’nu resmen Jeofizik ve Tektonik bir silah olarak tanımladı.

Vasilyev: “ HAARP çalıştırıldığı günden bu yana dünyanın değişik bölgelerinde iklim anormallikleri gözlenmeye başladı.Kar yağması gereken yerlerde güneş kavururken,Afrika’da kar yağışları gözlemlenmekte,bu tuhaf olgular genelde küresel ısınmaya fatura ediliyor.' demiştir.


HAARP kullanımının en büyük belirtisi,

Kutup olmayan bölgelerde kutup ışımalarına benzer gökkuşağımsı renkler ortaya çıkmaktadır.(Auroral)

ALH84001(Allan Hills 84001),(Antartika'nın Allan Hills bölgesinde ABD-Meteorit Avcıları Takımı tarafından bulunan bir gök taşıdır.) keşfinden sonra Başkan Bill Clinton, 7 Ağustos 1996'da verdiği bir basın toplantısında şöyle demiştir.

"Eğer bu keşif onaylanırsa, bilimin şimdiye dek dünyamızda perdesini açtığı en şaşırtıcı kavramlardan biri olacaktır.Tahmin edilebileceği gibi,olası etkiler geniş kapsamlı ve ürkütücüdür"

Evet bu durum oldukça ürkütücü! Dünyanın dengesiyle oynamak çok büyük sonuçlara neden olabilir.

Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece dört yıl ömrü kalır.Doğal denge bu kadar hassastır!

ABD Deprem Testi "Korkunç Şekilde Yanlış Gitti", Haiti'de Binlerce Ölüme Neden Oldu





ABD Deprem Testi "Korkunç Şekilde Yanlış Gitti", Haiti'de Binlerce Ölüme Neden Oldu


Rus Kuzey Donanması tarafından Başkan Putin için hazırlanan bir rapor Haiti Adasını harap eden afetsel depremin ABD Donanmasının ‘deprem silahlarından’ birinin test edilmesinin ‘açık sonucu’ olduğunu bildiriyor. ABD bu deprem silahını İran ulusuna karşı kullanmak için planladı, ama ‘korkunç şekilde yanlış gitti.’


Rus Kuzey Donanması, Amerikalıların 1950’de dağıtılmış olan kendi Donanmalarını yeniden oluşturma niyetlerini bildirdikleri 2008’den bu yana Karayiplerdeki ABD Donanmasının hareketlerini ve aktivitelerini izlemekte.


Deprem silah teknolojisinin kullanımı ve geliştirilmesinin eski Sovyetler Birliği ile başlayan uzun bir tarihi var, Amerikan halkı bu silahlardan haberdar değil. Eski Sovyetler Birliği Eylül 1978’de 10 megatonluk bir nükleer bomba patlatarak bunun şok dalgasını İran’a “yönlendirdi”, bu olay 7.4 büyüklüğündeki bir depremle sonuçlandı ve Şah tarafından yönetilen arkasında ABD’nin olduğu rejimin çökmesini hızlandırdı.


Sovyetler’in İran’a yaptığı bu saldırıya Amerikalılar Nisan 1979’da karşılık verdi, yeni geliştirdikleri ‘atomik güçlendirilmiş’ deprem silahlarından birini eski komünist Yugoslavya Ulusuna karşı kullandılar ve 7.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.


1970’ten bu yana ABD deprem silahlarını ‘büyük ölçüde geliştirdi’ ve bu raporlara göre, şu anda ‘şok dalgası bombaları” ile birlikte Tesla Elektromanyetik Puls (atış), Plazma ve Sonik teknolojiyi kullanan cihazlar kullanıyorlar. Ruslar Amerikalıları, Afganlara karşı savaşlarında, Mart 2002’de bu ‘cihazlardan’ birini Afganistan’da patlatmakla ve 7.2 büyüklüğünde bir depremi tetiklemekle suçladılar.


Bu raporlarda, bu hafta Haiti’yi harap eden Karayiblerde ABD Donanması tarafından yapılan deprem silahları testinin, 17 Ocak 1995’te Japon şehri Kobe’yi yok eden 6.8 büyüklüğündeki afetsel depremden sorumlu olan aynı türdeki Tesla teknolojisine dayandığını ifade etmesini not etmek ilginçtir. Gizemli Aum Shinrikyo kültü, depremin gerçekleşmesinden 9 gün önce bir uyarı yapmıştı:


“Aum’un karizmatik gurusu Shoko Asahara, Kobe depremini 9 gün önce tahmin etti. 8 Ocak 1995’te bir radyo yayınında Asahara “1995’te Japonya’ya bir deprem ile saldırılacağını, en olası yerin Kobe olduğunu” bildirdi. Aum Shinrikyo’nun son Bilim ve Teknoloji bakanı Hideo Murai de bu görüşe katıldı. Murai (şimdiye dek yaşamış olan en zeki Japon olduğu söylenir) yabancı haber muhabirlerine konuştuktan kısa bir süre sonra öldürüldü.


“Murai 7 Nisan 1995’te Japonya’daki Yabancı Muhabirler Klübündeki konferansta suçlamalarını sundu. Kobe depremi ile ilgili soruları yanıtlarken, “Elektromanyetik güç kullanarak yapılan bir deprem aktivasyonunun kuvvetli bir olasılığı var veya birileri Dünya’nın içindeki kuvveti kullanan bir cihaz kullanmış olabilir” dedi. Aum liderliği Kobe depreminin bir savaş eylemi olduğuna inanıyordu: “Kobe Şehrinin sürpriz bir saldırıyla vurulduğunu” iddia ettiler, Şehrin “uygun bir deneme tahtası” olduğunu eklediler.


Not: Aum Shinrikyo dini tarikatı bu bilgiyi halka açıkladıktan kısa bir süre sonra yok edildi. 20 Mart 1995’de, Tokyo metro sistemine sarin gazı saldırısı yapmakla suçlandılar, liderleriyle birlikte 11 üyesi ölüme mahkum edildi. FSB, Aum Shinrikyo’nun bu ‘kıyamet’ cihazlarının planlanmış kullanımı bilgisini, Branch Davidian dini tarikatına bağlı olan ABD’li bilgisayar hackerlarından elde ettiklerini ifade ettiklerini bildiriyor.


ABD tarafından geliştirilen Tesla silahları, bir mucit ve makine ve elektrik mühendisi olan Nikola Tesla’nın araştırmasına dayanıyor.


Bu noktada, Tesla’nın deprem silah teknolojisini gözden düşürmeyi isteyen modern günümüz deneylerinin bugünkü Haiti gibi, depremin etkilerine dayanmak için tasarlanmış, bu tür rezonansa dayanmak için inşa edilmemiş olan yapılara karşı yönlendirildiğini not etmek önemlidir. Geçen hafta ABD donanmasının bu deprem silahlarından 2’sini test etmesinin ışığında bakıldığında en önemli fark, Kuzey Kaliforniya’yı vuran 6.5 büyüklüğündeki depremle sonuçlanan Pasifik testlerinin ölüme neden olmaması, Karayipler testinin ise tahminen yaklaşık 500,000 masum insanın ölümüne neden olmasıdır.


Bu raporların, ABD Donanmasının, bu deprem silahları testinin potansiyel olarak Haiti’de felaketsel zarara neden olabileceğini ‘tam olarak bildiğini’ ve Güney Komutasının Komutan Yardımcısı General P.K. Keen’i, eğer gerekirse adadaki yardım çabalarını denetlemesi için önceden pozisyonlandırdıklarını bildirmesi de eşit derecede önemlidir.


Amerikalılar İran’daki İslam rejimini yıkmak için tasarlanan bir seri felaketsel depremle İran’ı yıkmayı planlıyorlar.



ABD Yeni Deprem Testine Hazırlanırken Dünya Sallanıyor


ABD Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programını (HAARP) izleyen Rus Uzay Kuvvetleri (VKS) bugün, Amerikalıların potansiyel olarak Haiti’yi harap eden depremle aynı ölçekte başka bir deprem testine hazırlandıkları uyarısını yaptı.


Bu raporlar, bu yeni Amerikan deprem testinin nedeninin bir önceki testin ‘felaketle sonuçlanan’ başarısızlığı olduğunu söylüyor. Önceki deprem testi Dünyamızın içsel manyetosferinin dengesini bozdu, öyle ki son 30 günde, 2009’un ilk 90 gününden çok daha fazla deprem rapor edildi (buna potansiyel felaket bölgesi olan Yellowstone volkan kazanındaki 600 den fazla deprem dahil).


Şimdiye kadar Venezuella başkanı Hugo Chavez, ABD’ye bu felaketsel deprem silahlarının testini hemen durdurması çağrısını yapan tek Dünya lideri oldu ve Amerikalıları ‘Tanrıyı oynamakla’ suçladı. Rusya Today News haber servisinde şunları okuyabiliriz:


“Russia Today’e göre, Chavez ABD’yi eko – türde felaketlere neden olabilen “tektonik silah” testinin parçası olarak Haiti’deki 7.0 büyüklükteki depreme neden olmakla suçluyor. Latin Amerika lideri ABD’nin “Tanrıyı oynamayı bırakması” gerektiğini ekledi.”


Chavez bu “deprem silahlarının” en sonunda İran’a karşı kullanılacağını söyledi. Chavez bu silahların iklimi değiştirebileceğini ve elektromanyetik dalgaların kullanılmasıyla uzaktan depremler ve yanardağ patlamalarını başlatabileceğini söylüyor.”


Amerikalıların büyük çoğunluğu deprem silahlarının geliştirilmesinin ve kullanılmasının uzun zamandır bilinmekte olduğu bilmese de, Savunma Sekreteri William Cohen 28 Nisan 1997’de ABD Savunma Departmanı basın brifinginde, gelecek savaşların tehlikelerinden söz ederken şunları söylemişti:


“Alvin Toeffler bunlarla ilgili yazdı; bazı bilim adamları laboratuarlarında etnik özellikleri olan belirli patojenler (hastalık mikrobu) üretmeye çalışıyor, böylece sadece belirli etnik grupları ve ırkları yok edebilecekler; ve diğer bilim adamları bir tür mühendislik, belirli ekinleri yok edebilen böcek türleri tasarlıyorlar. Diğerleri elektromanyetik dalgaların kullanılmasıyla uzaktan iklimi değiştirebilecekleri, depremler ve yanardağ patlamaları başlatabilecekleri eko – türde bir terörizm ile meşguller.”


Amerikalıların bu yeni HAARP jeofiziksel silahlarını kullanmaları, Rusya’nın bunların Küresel bir felakete yol açabileceği uyarısını yapmasına da neden oldu:


“Birçok uzman ve bilim adamı 2002’nin yaz aylarında Avrupa ve Asya’yı vuran tahmin edilemez doğal felaketlerin ve birçok insan kaynaklı felaketin nedeninin belirli küresel nedenler olabileceğine inanıyor. Öncelikle, gizli jeofiziksel silah testleri olasılığından başlamalı. Bu testler ya gizliydi ya da gayri resmi idi.”


Önceki raporlarda Rus Kuzey Donanma yetkilileri ABD’nin Haiti’yi yıkmaya niyet ettiğine inanmadıkları belirtilirken, yeni bilgi Amerikalıların buna hazırlandığını gösteriyor:


“Depremden bir gün önce Miami’de ABD Güney Komutasının merkezinde bir Haiti felaket yardım senaryosu tasavvur edildi.”


Diğer Batılı raporlar, İngiliz donanma filosunun depremden önceki gün Haiti civarındaki suları terk ettiklerini ifade ediyor. İngiliz donanma filosu 1700’den bu yana Karayiplerde bulunmakta. 


Not: Batı, bunun gibi Askeri “talimleri” gerçek olayların üstünü örtmek için uzun zamandır kullanmaktadır, örneğin 11 Eylül 2001 saldırısından önce ve sonra yapılan talimler ve 7 Temmuz 2005’te Londra metro sisteminin “bombalanma provası”nın gerçek saldırı ile aynı zamana denk gelmesi. 


Bu yeni deprem silahı testinin yeriyle ilgili, raporlar Kuzey ve Güney Amerika’nın Batı kıyılarının tehlikede olduğunu ve felaketsel olaylar görebilecekleri uyarısını yapıyor.

Aden Körfezinde Yaşanan Gerçekler

Aden Körfezinde Yaşanan Gerçekler

Bugün Kremlin’de alışılmamış bir FSB dolaşıyordu, ünlü bilim adamı ve Fransa’nın ilk kadın astronotu Claudie Haigneré görünüşe göre aşırı miktarda uyku hapı içip intihara teşebbüs etmişti ve komaya girmeden önce “Dünya Uyarılmalı!” diye çığlıklar atmıştı, sonra zor kullanılarak alıkonulmuştu. Fransız medya kaynaklarından Dr. Haigneré’in intihar teşebbüsünü okuyabiliriz: “Uzaydaki ilk Fransız kadın, yaşamını sona erdirmeye çalıştıktan sonra, hastaneye kaldırıldı.”

Romatoloji uzmanı olan Haigneré astronot olarak 1996’da MIR uzay istasyonuna ve 2001’de Uluslar arası Uzay İstasyonuna (ISS) uçtu. Ağırlıksız ortamda insanların motor (hareket kaslarına ait) ve idrak yeteneklerini nasıl adapte ettiklerini inceledi ve astronotları yerden izledi. Daha sonra, MIR’de Avrupa Uzay Ajansına göre, fizyoloji, gelişimsel biyoloji, akışkan f iziği ve teknolojisinde deneyler gerçekleştirdi. Bu raporlar daha kaygı verici şekilde devam ediyor; Dünyaca ünlü Pasteur Enstitüsü’nde İnsan/Uzaylı DNA araştırmasının ön saflarında çalıştığı laboratuarı yangınla tahrip olduktan sonra, i ntihara kalkıştığı iddia ediliyor. Associated Press Haber Servisinden şöyle b ildiriliyor:

“Paris’teki Pasteur Enstitüsü’nde biyoloji laboratuarında Çarşamba günü yangın çıktı, yetkililerin söylediğine göre bu laboratuar enfeksiyon hastalıkları ile mücadelede ünlü .” Yangında ölen olmadığı, hassas malzemelerin veya virüslerin yangından etkilenmediği bildirildi. Şirket po litikasına göre, yetkililer fazla bilgi vermediler. Yangının nedeni belirsiz. Dr. Haigneré ile ilgili FBS iç raporları, onun uzaydan döndükten bu yana, Dünyamızın tarihi geçmişinde ‘kadim astronotlar’ tarafından ziyaret edilmiş olduğuna ikna olduğunu ifade ediyor

Bu ‘kadim astronotlar’ sadece Gezegenimizi kolonileştirmediler, ayrıca o zamanlar mevcut olan yarı – insan yaşam formlarını günümüz insan ırkına genetik olarak değiştirdiler. Dr. Haigneré’in inançları ünlü İsrailli yazar ve araştırmacı Zecharia Sitchin’in inançlarını yansıtıyor. Sitchin şunları yazmıştı: “Kadim Sümer kültürü, Dünya’nın kendi güneş sisteminin etrafında ince uzun, eliptik bir yörüngede döndüğüne inandığı Nibiru ismini verdiği bir gezegenden gelen bir uzaylı ırkı olan “Annunaki”ye (veya “Nefilim”) dayanıyor.

” Sitchin Sümer mitolojisinin bu görüşü yansıttığını iddia ediyor, onun spekülasyonları ana görüş bilim adamları, tarihçiler ve arkeologlar tarafından hiç önemsenmiyor. Onlar Sitchin’in kadim metinleri tercümesinde birçok problem olduğunu ve fiziği anlamadığını düşünüyorlar. Ayrıca, Dr. Haigneré’in iddia edilen intihar teşebbüsünün zamanlaması da ilginç, kadim Aden Bahçesi’nin yeri olduğuna inanılan Orta Doğu bölgesi civarında Küresel Deniz Kuvvetlerinin gittikçe büyüyen savaş düzeni almasıyla ilgili kaygıların arttığı zamanda gerçekleşti.

21 Aralıkta “Küresel Deniz Kuvvetleri ‘Benzeri Görülmemiş’ Karşılaşma İçin Hazırlanırken Dünya Ticaret Filosu (Gemicilik) duraklıyor” başlıklı bir haber yazmıştık ve şunları not etmiştik: “Küresel Deniz Kuvvetleri şu anda Aden Körfezinde istim üzerinde, bunlar ABD, İran, Çin, Rusya, Almanya, İsviçre, Avrupa Birliği ve Hindistan gibi ‘dost ve düşmanlar’ı kapsıyor. Bu raporların söylediği şey, ticaret gemilerinin geçtiği o bölgeyi Somalili korsanlardan koruma ‘örtülü hikayesi’dir.

Ayrıca o bölgeden gelen şimdiki haberler Dünyamızın ‘Savunma Kuvvetleri’ ve Watchers (Bakıcılar, Gözetimciler) arasında çarpışmaların başladığını gösteriyor, ABD geçen Ocak ayında kendisi bu ‘uzaylılara’ saldırma teşebbüsünde bulundu, bunun sonucunda Watchers bu bölgenin deniz tabanında uzanan denizaltındaki iletişim kablolarının çoğunu kesti, şu anda Orta Doğunun büyük kısmı izole olmuş durumda.”

21 Aralık Haberi Bugün dikkatimizi çeken şey Kremlin’de dolaşan birleşik Rus İçişleri bakanlığı – FSB raporu. Bu rapor Dünyamızın Deniz Kuvvetlerinin, kadim Babil metinlerinin Dünyamızdaki ‘Watchers’ olarak ifade ettiği (Dünyayı Gözleyenler) Annunaki (veya “Nefilim”) olarak bilinen uzaylı ırk tarafından Dünyamızın yeniden – kolonileştirilmesini önlemek için kadim Aden Bahçesi’nin ‘dev kurucuları’ ile ‘eşi görülmemiş’ çatışmalara girmek üzere olduğunu belirtiyor. Bu raporu daha huzursuz edici yapan şey, bu sözcükler yazılırken, tüm Dünyadan Deniz Kuvvetlerinin Aden Körfezine yönelmesidir.

Aden Körfezi tarihi olarak “Dünyayı çevreleyen büyük ırmağın arkaik (geçmişe dayanan) kavramına dayanan Aden’den geriye kalan ve dört kola ayrılan taze su ırmağı” olarak tanımlanan bölgedir. Ve Aden Körfezi kadim Babil metinleri tarafından bu Watchers’in ‘ana denizaltı üssü’nün yeri olarak verilen bölgedir. Dünyamızın şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi tehdit olarak görülen şeye karşı koymak için çok büyük Uluslararası çabaya katılmak üzere kendi anavatan sularından yüzyıllardır ilk kez ayrılan Çin savaş gemilerini not etmek eşit derecede önemlidir.

Papua Yeni Gine köylüleri UFO benzeri bir hava gemisinin okyanustan hızla yükseldiğini ve hızla gökyüzüne yükseldiğini ve arkasında dev dalgalar bıraktığını bildirdi. Bu dalgalar yaklaşık 32,000 kişiyi evsiz bıraktı ve Birleşmiş Milletler şimdi yardım gönderiyor. Papua Yeni Gine’ye zarar veren felaketsel hasarla ilgili, BM “dalgaların evleri yıktığını, yiyecek ve su stoklarını yok ettiğini, ekinlere hasar verdiğini ve zırai aletlerin kaybolmasına neden olduğunu” bildiriyor. Dr. Haigneré’in bizi neye karşı uyarmaya çalıştığını ve bu kadar ünlü, seçkin bir bilim insanının neden bu kadar büyük stres altına girmiş olduğunu bilmiyoruz

. Bu, önümüzdeki günlerde ve aylarda karşımıza çıkacak daha garip olayların başlangıcı olabilir. 26 Aralık 2008 Haberi Bugün Rusya İçişleri bakanlığından gelen başka bir garip rapor Kremlin’de dolaşıyor, bu rapora göre, bu raporlarda Dünyamızın Savunma Kuvvetlerinin Aden Körfezindeki ‘Watchers (uzaylı ırk) ın denizaltı üsleri’ olarak tanımlanan şeyle devam eden karşı karşıya gelmelerinden ortaya çıkan eylemlerin ABD Başkanı Obama’nın bu raporlarda insanlığa büyük tehlike olarak tanımlanan şeyi engelleme çabasıyla bölgeye çok önem vermesini gerektirdi. Bu raporlar şöyle devam ediyor,

Dünyamızın Savunma Kuvvetlerinin karşılaşmaktan en çok korktuğu şey, 26 Aralık 2004’te gerçekleşen tsunami felaketinin tekrarlanması; bu tarihte Amerikan nükleer saldırı denizaltısı USS San Fransisco, Hint Okyanusundaki denizaltı Watcher üssüne karşı bir saldırı başlatmaya teşebbüs etti; bu saldırı o ‘uzaylıların’ deniz tabanını 100 metre yukarıya yükselterek misilleme yapmalarına neden oldu, USS San Fransisco bu zemine çarptı. Ayrıca deniz tabanının yükselmesi felaket boyutlarda tsunamiye neden olarak 250,000 kişiyi öldürdü ve tüm gezegenimizin yörüngesi değişti.” Dünyayı savunan kuvvetler, kendilerine misilleme olasılığını azaltmak için tüm dünya okyanuslarında gemi ulaşımını neredeyse durdurmaya karar verdiler ve Baltic Exchange Kuru Yük taşıma endeksinden de anlaşılacağı gibi, gemi ulaşımı azaldı ve neredeyse kargo gemilerinin %93 u limanlarına geri çağrıldılar.

Bu raporlara, ortalama propagandalarla doldurulmuş bir insan tarafından inanılmasının zor olduğu not edilmeli. Bu Watchers’ın Gezegenimize tehdidi yıllardır Dünyanın tüm güçleri tarafından bilinmekteydi. İlk kitlesel uyarı 21 Eylül 1987’de Birleşmiş Milletler’de Amerikan Başkanı Ronald Regan tarafından verilmişti: “Günün düşmanlıklarıyla obsesyonumuzda, insanlığın tüm üyelerinin nasıl birleştiğini, kaynaştığını çoğu zaman unutuyoruz. Belki bu ortak bağı fark etmemiz için dışarıdan gelen, evrensel bir tehdide ihtiyacımız var. Zaman zaman, eğer bu dünyanın dışından gelen yabancı bir tehditle karşılaşsaydık, dünya çapındaki farklılıklarımızın nasıl hızla ortadan kalkacağını düşünürüm.” Ancak bu en son raporlar Dünyamızın bu Watchers ile şu andaki düşmanlığında daha ciddi bir krize işaret ediyor;

Orta Doğu ve alt – kıtadan gelen raporlar Küresel liderlerimizin Gezegenimizdeki dört bilinen bölgenin ikisinde muazzam savaş eylemlerine hazırlandığını gösteriyor. Bu bölgelerde bu kadim uzaylıların engin network’una karasal erişim var. Dünyamızın bu denizaltı/kara altı Watchers’larıyla yaşadığı en son geçmiş deneyimler neredeyse unutuldu; 12 Aralık 1985’de havada uçmakta olan 248 Amerikan Askerinin trajik ölümüyle sonuçlandı; bu askerler Mısır’ın Sinai bölgesindeki askeri turlarından geri dönmekteydiler.

Kanada’nın Gander Hava Kuvvetleri Üssü’nden havalandıklarında uçağın çarptığı rapor edildi. O zamanlar KGB’nin raporlarına göre, Mısır İstihbarat Memurları, tüm Amerikan askerlerinin uçağa konulduklarında ölü olduklarını bildirmişti, askerler Gazze sınırına yakın yeraltındaki Watcher üssündeki ‘korkunç savaşta’ öldürülmüşlerdi. Bu alandaki olayların en zeki, açıkgöz araştırmacı tarafından bile çoğunlukla bilinmemesini not etmek ilginçtir;

Watchers’ın denizaltı üsleri üzerine en önde gelen otorite, 2 nci Dünya Savaşı Donanma İstihbarat eski Subayı Ivan Terence Sanderson idi ve onun bu konuyla ilgili araştırma kitabı “Görünmez Sakinler (Bir yerde oturanlar): Denizaltı UFO’larının Realitesi” Rus İstihbarat Uzmanları tarafından hala bu fenomen üzerine en eksiksiz, belirleyici kitap olarak düşünülüyor. Daha da ilginç olanı, Fransa’dan gelen raporlar; bu raporlar, Dr. Claudie Haigneré’in gizemli bağırışından sonra komaya girerken Ivan Sanderson’un kitabı “Davetsiz Ziyaretçiler: Bir Biyolog UFO’lara Bakıyor” u sıkıca tuttuğunu ifade ediyor

. Tüm bu olaylara ve daha önce bildirdiklerimize göre, bu olayların nıhai sounucunun ne olacağını bilmiyoruz; Dünyamızın en kadim zamanlarında, bu Watchers’ın bilgisi tartışmanın ötesindeydi (o zamanlar bunların varlığı biliniyordu) ve eğer en kadim mitlerimize göre hareket edeceksek, aslında bir kez daha insan ırkımızla ‘tanrılar’ arasındaki savaşlar hepimizin görmesi için ortaya çıkacak.